Çocuklarda Agresyon
- TUĞBA ÇEBİOĞLU
- 2 Eki 2024
- 4 dakikada okunur
İster yetişkin ister çocuk olsun herkes zaman zaman öfkelenir ve bunun için her zaman makul sebepler vardır. Peki bu içimizde var olan ve bu duyguyu yaşamamıza sebep olan mekanizma nedir? Duygusal yansıması öfke olarak karşımıza çıkan agresif dürtü, çocukluğumuzun çok erken dönemlerinden itibaren ruhsal gelişim sürecimizde var olan ve gelişim basamakları süresince sağlıklı işlenmesi ve yönetilmesi gereken bir yapıdır. Bir bebeğin hayatının ilk aylarından itibaren agresif dürtüyü gözlemleriz. Agresif dürtü, yaşam dürtüsüyle yan yana gider. Örneğin bebeğin şiddetle ağlaması agresif bir dürtünün sonucudur, ancak bebeğin o anki yaşamsal ihtiyacının karşılanması için bu gereklidir yani agresif dürtü yaşamın hizmetindedir ya da 3 yaşındaki bir çocuk için “hayır” demek ötekine karşı çıkmaktır ve agresif bir eylem olarak tanımlanabilir ama diğer yandan benlik oluşturmak için yani yaşamı “ben” olarak sürdürmek için yapılmış bir hamledir.
Oyuncak seçimi bu alanda sıkça tartışılan bir konu olmuştur. Bilinenin aksine “şiddet içeren?” oyuncaklar çocukların diğer canlılara şiddet davranışı göstermesine neden olmaz, tam tersine çocuğun içindeki agresyonu kabul etmesini sağlar ve çocuğa agresif dürtüsünü simgesel yolla-oyuncaklarla ifade edebileceği mesajını verir, böylece çocuğu "kötüyle" özdeşim kurmaktan korur. Çocukların agresif dürtüsünü oyunla-oyuncakla, düşlemle-resimle bile ifade etmesine izin vermezsek, o zaman çocuk kendisini kötüyle özdeşleştirebilir yani “Bende öyle bir şey var ki hiçbir şekilde ifade edilemeyecek kadar kötü bir şey bu” algısı şekillenebilir. Çocuk o zaman bir yanılgıya düşer ve kocaman bir soru işareti zihnini meşgul eder: O içindeki agresif dürtü bir tek kendisinde mi var, o dürtü korkunç ve kesinlikle var olmaması gereken bir şey midir? Bu çocuk için büyük bir muammadır. Çocuk bu muammayı çözmek için test etmeyi dener. Ya agresif davranışları eylem yoluyla gösterecektir (vurmak, zarar vermek gibi), bunun sonucunda reddedilip edilmediğini görmek isteyecektir ya da agresif dürtüyü söndürecektir, yani bastıracaktır ki bu durumda da çocuk agresyondan korkan pasif bir çocuk olacaktır (agresyondan, sesten, bir şeylerden korkan, rekabet edemeyen, topa bile vuramayan bir çocuk ortaya çıkabilir). O yüzden oyunda ve resimlerde agresyonu yasaklamak çok tehlikeli bir şeydir. Sonuçta oyuncaklar zarar vermiyor ya da resimler zararsızdır. Çocuk düşlemsel olarak agresif dürtüyü oyunda ve resimde işleyebilir. Bu sağlıklı olan süreçtir, böylece çocuk agresif dürtünün varlığının diğerlerince kabul gördüğünü görür ve kötüyle özdeşimden korunur. “Bir tek bende var, sadece ben kötüyüm” yanılgısına düşmez. Bu dürtü sağlıklı bir şekilde yönetilebilir bilinci gelişir.
Yetişkinler tarafından oyunla ve resimle agresif dürtünün işlenmesi kabul edildiğinde şiddeti normalleştirmiş olmayız. Çünkü zaten doğuştan gelen bir şiddet dürtümüz vardır. Zaten çocukluk boyunca konumuz bunu sağlıklı yollarla işlemek ve yönetmeyi öğrenmektir. Agresif dürtüyü her türlü alanda yasaklarsak (oyunda ya da sözde: senden nefret ediyorum vs) çocuk emin olmak için davranışsal olarak ifadeye gidebilir. Karıncayı ezmek, çiçeği gereksiz yere koparmak ya da ezmek, hayvanlara zarar vermek gibi davranışsal ifadeler ise kabul edilemez. Esas bunlar şiddetin normalizmidir. Bir böceği durduk yere öldürmek agresif dürtüyü eylemleştirmektir. Bir ebeveyn çocuğuna vuruyorsa bu da şiddeti normalleştirmektir. Gerçek eylemdir çünkü bu. Hafif vurmak ya da eline vurmak yumuşatmaz çünkü konu acı değil, eylemdir. Normalize edilmemesi gereken şiddetin eylemselleşmesidir. Kendisine vurulan çocuğa başkasına vurma demek anlamsızdır. Çocuk şiddet ile oyuncak, çizgi film ya da oyun yoluyla özdeşleşmez, ama anne babanın ya da diğer yetişkinlerin eylemleriyle özdeşleşebilir.
Çocuğunuz arkadaşlarına vuruyorsa “Bir şeyler sende bazen kızgınlıklar yaratıyor olabilir. Bu kızgınlık sende elinde olmadan ortaya çıkan bir duygu. Eminim bundan sen de rahatsızsındır” denilerek çocuktaki suçluluk duygusu hafifletilir. Böylece kötüyle özdeşim gerçekleşmez. Aynı zamanda “Aslında ne kadar iyi bir kalbin olduğunu biliyorum, sen zaman zaman öfkeni kontrol edemiyor olabilirsin, ama iyi bir çocuksun, eminim daha çok çabalarsan kendini kontrol edebilirsin, seni her şeyinle çok seviyorum” gibi cümleler çocuğun içindeki ateşi yönetmesini kolaylaştıracaktır. Diyelim ki çocuğunuz başka bir çocuğa vurdu ya da bir canlıya zarar verdi. Burada çocuğu odasına göndermek ya da başka bir ceza vermek çözüm değildir. Bu bir misillemedir ve misilleme bir çözüm değildir. Ebeveyn de çocuğa vurursa orada da çözüm yoktur. Çocuk bu sefer “Annem yokken vurayım ki ceza gelmesin” diyor. Ayrıca odaya gönderdiğimizde duvara konuş mesajı veriyoruz çocuğa. Çocuk bundan çok çok korkar. Ben kötü biri miyim der? İnsanoğlu iyi nesneyle özdeşleşmek ister. Ruhsal denge buna bağlıdır. Bunun hiçbir şekilde anlamlandırılmaması, çocuğun ben kötü biri miyim, ben zarar veren miyim diye düşünmesine neden olur. Peki ne olacak? Önce “Yapamazsın” deyip durduracağız, ellerini tutabiliriz, “Sen yanlış yaptın, öfkelendin ama asla bir canlıya vurulmaz, zarar verilmez. O zaman ne yapacaksın, sözcükle söyleyeceksin” diyeceğiz. “Hepimizin içinde bir fren gücü var, o güç sende de var. Onu harekete geçir. Gerekirse her gün konuşuruz, bunu pratik ederiz” deriz. İşte bu destek olan, dayanak olan bir ebeveyn davranışıdır. Düşüncede öfke olabileceğini kabul eden ve kapsayan bir tutumdur. Aynı zamanda davranıştaki agresyonu da kapsayan bununla birlikte bir şekilde sınır koyan bir tutumdur. Vuran bir çocuğa “Neden bunu yaptın?” diye sorunca çocuklar genelde bunu açıklıyor. Devamında çocuklara duygusunu yansıttığımızda ve ne yaşadığını onunla konuştuğumuzda çocuk davranışı durdurabiliyor. Ebeveyn bazen çocuğunun kavga ettiği birinin yanına gidebilir ve ikisini de dinleyebilir. Galiba ikiniz de birbirinizi incittiniz diyebilir, iki çocuğu da dinleyip anlayabilmek agresif dürtünün yönetiminde önemli bir adımdır.
Çizgi filmler, oyun uygulamaları çocuğun yaşına uygun ise agresif dürtünün işlenmesini kolaylaştırabilir. Ancak çocuğun yaşının üstünde olan filmler, çizgi filmler ve oyun uygulamaları ise zarar vericidir. Agresif dürtüyü rahatlatmanın dışında korku verebilir ve üst benlik gelişimini bozabilir. Çocuğun yaşının üstünde olan her türlü içerik çocuğun ahlaki sistemi ile oynar. Özellikle oyunlarda “Git kuralları çiğne ve ödül al” mesajı varsa, 8 yaşındaki bir çocuk için bu çok zararlıdır çünkü çocuk 8 yaşında üst benlik gelişimi evresindedir. İzlenen içerikte kanlar fışkırıyorsa ya da ciddi agresif temalar gerçeğe uygun şekilde veriliyorsa çocuklar için uygun değildir. Özellikle gerçek filmlerde agresif temaların işlenişine daha fazla dikkat edilmelidir. Çizgi filmler otomatik olarak bu gerçek hayat değil mesajı veriyor, çünkü gösterim masal gibidir, içerik korkutucu değildir. Ama gerçek film hayata yakın olduğu için daha korkutucudur. Bir çizgi filmin ya da oyun uygulamasının yaş dönemine uygun olup olmadığına sağlık kurulları karar veriyor. Maksimum kaç yaşa kadarsa anne baba ona bakarak izin vermelidir. Çocuğa da böyle anlatılmalıdır. Koyulan sınır ona özel değildir, uzmanların bilimsel dayanaklarla toplumun tamamına uygun gördüğü sınırlardır. Sınırları uzman görüşüne dayandırmak, çocukların anlayışını ve kabul edişini kolaylaştırmaktadır.
Görüldüğü üzere sağlıklı gelişimde olan çocuklar agresif dürtüyü bir şekilde işlerler ve uygun yollarla ifade etmenin yolunu bulurlar. Agresif dürtü oyuncaklar, resimler, çizgi filmler ve hayali kahramanlar olarak çocuğun ruhsal dünyasında işlenir. Bu sağlıklı olandır ve ebeveynlere bu konuda çok iş düşmektedir.
留言